1 Mayıs İşçi ve Emekçiler Bayramı, işçi ve emekçiler tarafından dünya çapında kutlanan, birlik, dayanışma ve haksızlıklarla mücadele günü.Böylesi güzel ve anlamlı; bayram havasında geçmesi gereken;haksızlığa karşı birlik ve dayanışma çağrısının yapılacağı bir günde, meydanların kapatılıp polis çemberi altına alınması, ulaşımın engellenmesi sizce de ironik değil mi?
1 Mayıs gelmeden, yetkili ağızlardan yapılan sözde uzlaşımcı özde yasakçı açıklamalar birer birer duyulmaya başladı.Yasakçı zihniyetin, dikta yönetimin İstanbul sözcüsü, 1 Mayıs'ta İstanbul'un ulaşımında büyük rol oynayan birçok raylı sistemin, metrobüs ve vapur seferlerinin iptal edildiğini söyledi. Gerekçe olarak da "önlem" dedi.Ulaşımı engelleyerek uzlaşı sağlamak gibi bir gaflete kapılmış olan dikta yönetim; işçi ve emekçileri bu anlamlı günde terörist olarak göstermek için elinden geleni yapacak, bayram havasında kutlanılması gereken bu güne yasaklarla gölge düşürmeye çalışacak. Bunların hepsi bekleniyordu. Ne de olsa dün halkın parkını halka kapatırken alkışlananlar, bugün halkın ulaşımını engelleme hakkını pek tabi kendisinde görecek.
Peki yarın ne olacak?
Başta Taksim olmak üzere, Kadıköy ve Beşiktaş'ta halk,bayramını kutlayıp yürümek isteyecek; polis onları engellemek için biber gazı, tazyikli su ve hemen ardından da kaba kuvvet kullanacak.Birçok insan yaralanacak. Belki de ölenler olacak. Sonra herkes haber kanallarını açacak ve gözleri alt yazıya takılacak. "Başbakan açıklama yapıyor." Halka cevabını günler öncesinden hazırlayan başbakan, hazırladığı cevabı basın açıklamasıyla ülkeye hatta dünyaya duyuracak. "Biz onlara yer gösterdik. Gidip bayramlarını orada kutlamalıydılar" diyecek. Polisi kahraman; işçi ve emekçiyi terörist ilan edecek. Kısacası 1 Mayıs İşçi ve Emekçiler Bayramı polisin kaba kuvveti ve dikta yönetimin sözde önlemleriyle mahvolacak. Hastaneler yaralılarla dolup taşacak. Ve bir 1 Mayıs daha hafızalara Kurban Bayramı olarak kazınacak. Kurbanları işçi ve emekçiler, kasapları ise dikta yönetim olacak.
Kalemimden akan mürekkebin kağıtta oluşturduğu şekillere odaklanıyorum.O mürekkep için çabalıyorum aslında. Daha iyi şekiller, daha iyi anlamlar oluşturabilmek için. Ve o şekiller başkalarını da cezbetsin diye çabalıyorum her saniye.
30 Nisan 2014 Çarşamba
9 Nisan 2014 Çarşamba
Eski Dostlar
Sessizliğin sesini dinlemekten nefret etmiş bir beden, sevgiye susamış bir ruh ile birleşince,hüsran tablosunun o ürkütücü yanı birden aydınlanıyordu. Sabahlara kadar ağlamaktan yorgun düşmüş biçare gönlüne,beyhude bir uğraşla derman arayan kadın; umutsuzluğun engin denizinde kulaç atıp, boğulmamak için elinden geleni yapıyordu.
Hasretini çektiği o kalabalık yaşantısını anımsıyor, yüzünde beliren ani bir tebessüm, yerini gözyaşlarına bırakıyordu.
Dönüp arkasına baktığında "Dolu dolu yaşadım" diyebiliyordu. Diyebiliyordu ama bir yandan da akıp giden o zamanları, bu dünyadan göçüp giden dostlarını, onları çok özlüyordu. Bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar az olsa da yıllarca anlatsa bitiremeyecek kadar çoktu onlar.
Gramofonda yine o şarkı çalıyordu. Elinde kahvesi ile balkona kurulmuş, balkonun muhteşem manzarasına ve denizin eşsiz mavisine aldırmadan, bir noktaya odaklanmış, eski günleri yâd ediyordu. Gözünde canlanan dostlarını anımsayınca içi tekrar tekrar cız ediyor, gözyaşları sel olup akıyordu. Akan gözyaşları ile eşlik ediyordu şarkıya...
"Eski dostlar,eski dostlar.
Hayal meyal düşler gibi..."
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)